9 Nisan 2008 Çarşamba

İlk Müzik Denemeleri

Selamlar, Bayağı bir süre geçti birşeyler yazmayalı. Ama aslında pek birşey yazmayacağım yine. Yeni home studio kurdum evde kendimce ilk amatör denemelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Acil yorum lütfen. Tek tük hatalar olabilir onları duymayın :) İlki Yanni'nin bir parçasının giriş kısmı. Hiçbir düzeltme yok aynen çaldığım gibi. İkincisi ise benim bir denemem. Çok iddialı değil ama ben beğendim (bu da nasıl iş kendim çalıyorum kendim beğeniyorum ve mutlu oluyorum :)) )

Yanni

İlk Deneme

Diğer Bir Deneme

Bu linkleri kliklediğinizde gelen ekranda altta sağda Save it to your PC gibi bir yer olacak, oradan indirebilirsiniz.

29 Şubat 2008 Cuma

Avrupalılar'a Verilen Dersler:

Son dönemde birlikte çalıştığım Avrupa'lı arkadaşlara ders verme konusunda aldım gazı gidiyorum. Farkındayım arada gülüyorlar halime ama ben bütün fahri konsolos psikolojimle 'hakkı yenmiş' ülkemi tanıtmaya devam ediyorum. :)
Bu kapsamda beni takip eden veya etmekte olan arkadaşlara Avrupa'lılara Türkiye tanıtımı ana başlığı altında aşağıdaki müfredat konularını anmak isterim:

1. Türkler'in 400 yıl Yunanistan'ı yönetmesi ve hala Yunanlıların 'Ben Yunanım' diyecek kadar milliyetçiliklerini koruyabilmiş olması (Türklerin Avrupa'dan önce demokrasiyi keşfi için verilecek en iyi örneklerden biridir)
2. Laleler Türkler'den öğrenilmiştir (bu arada araştırdım lale farsçadan gelen bir kelimeymiş, herhalde biz de onlardan almışız ama detaya girmiyorum Avrupa'lılarla kafaları karışıyo yoksa :) )
3. Kahve de Osmanlılardan öğrenilmiştir! (Ama burada bizim de Araplardan öğrendiğimizi söylemek zorunda hissettim yoksa çok iddialı kaçacaktı söylemim ve araştırma riskleri yüksekti)
4. Kruvasan'ın şekli eskiden düzken Osmanlı'nın Viyana kuşatması sonrası hilal şeklini almıştır (kulağa komik geliyor ama araştırdım doğru)
5. Türkler Arapları, Araplar Türkleri pek sevmez (buna çok şaşırıyorlar ama nedenini çok bilmiyorum, sanırım bizim Amerikalılar ve Avrupalıların çekişmesini anlamamamız gibi birşey)
6. Yoğurt Turkcedir ve Türkler bulmuştur (buna çok güldüler önce ama birlikte wikipedia'ya girip bakınca bana saygıları ayrıca arttı :p )
7. Bulgarlar Türk kökenlidir, Macarlar ispatlanamamakla birlikte büyük ihtimalle Türk kökenli olabilir.
8. Grundig bir Türk markasıdır. (Bu arada Ülker'den Allah razı olsun Godiva'yı aldı, içimin yağları eriyo buradakilere söylerken)
9. Burası çok önemli: bu konuları söylerken iddiasız, sakin ve size de bu konuları konuşmak zul oluyormuş edasıyla söyleyin, çok hevesli gözükmeyin. Dalga geçen olursa benim gibi yapın 'Üzgünüm ama tarihi daha iyi biliyorsam bu bir suç değil', veya 'Gerçek böyle, üzgünüm' gibi cümleler kurun, ukala ama güleryüzlü olun.

:)) Ben bunları söyleyip böyle konuştukça çok eğleniyorum suratlarındaki tepkiyi görmekten dolayı. Aman dikkat edin her dedikoduya atlayıp savunmayın. Örnek :'Flamanlar da Türk kökenlidir'. Bu teoriye sahip çıkmadığım için güvenirliğimi korudum siz de öyle yapın.

Biliyorum çok geyik bir konu ama inanın eğlenceli oluyor, tavsiye ederim.

13 Şubat 2008 Çarşamba

Denemeler

Kaçtır fotoğraflarımdan beğendiklerimi buraya yüklemek istiyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı. Neyse bugün artık vakit buldum sonunda, inşallah beğenirsiniz. Yorumlarınızı olumlu ya da olumsuz esirgemeyin lütfen.














1 Şubat 2008 Cuma

Yine Müzik!

Eşimin yorumundan esinlenerek Eurovision hakkında yazmaya karar verdim. Evet ben de 80'li yıllarda her Eurovision yarışması gecesi TV karşısına çakılıp son ülkenin son puanını verdiği ana kadar soluksuz her sene bu yarışmayı seyreden sorunlu tiplerden biriyim(Valla bence çok keyifli). Ama şimdi burada tabi 'La Turki nah puan' diye verilen puanları anmıycam. Çünkü Belçika'ya gelince öğrendim ki o 'nah puan' değilmiş. Fransızca'da 'an puan' dendi mi 1 puan demekmiş. Günahlarını almışız adamların her yarışma sonrası tabi dillerini bilmeyince.

Ben hala Eurovision (bu arada bundan sonra kendisini Erovizyon olarak yazacağım daha kısa diye) gecesi için hazırlık yapıp elinde birası, cipsi, arkadaşlarıyla toplanıp o gecenin tadını çıkaranlardanım. İki yıl önceydi sanırım, eski şarkıları toplamışlar bir program yapmışlardı, tahmin edersiniz ki bayılmıştım o programa da.

Erovizyon'da ilk mutluluğu Halley'le yaşamıştık 86'da. Dokuzuncu olmuşlardı ve biz sevinçten çıldırmıştık. Bu arada grubun adı da Klips ve Onlar'dı. Yıllar sonra youtube'tan izlerken anladım ki grubun solistleri Candan Erçetin ile Sevingül Bahadır'mış. Tabi çocuk yaştayken insan anlamıyo pek, büyüyünce çözdüm. Bi de Celine Dion'un 88'de Ne Partez Pas Sans Moi diye İsviçre adına birinci olduğu bir sene vardı. Onun da Celin Dion olduğunu çok sonra anladım ben, yani biraz mal kafalık varmış ilk zamanlarımda (bu arada Celine Dion'un bu adı geçen parçası bir Türk bestesidir; Atilla Şereftuğ, kendisi 86'da da Pas Pour Moi'yı yapmış İsviçre için)

Hatta bir keresinde -sanırım 2001'di-, Çeşme'deydim yarışma gecesi ve Norveç'li grubun solistinin annesiyle aynı oteldeydik ve lobide birlikte izlemiştik kadın bana dönüp 'Bu benim oğlum' demişti de ben inanmamıştım, hala da emin değilim doğrusu :) Zaten şarkısı da iğrençti sonuncu mu ne olmuştu, yazık kadına da bizim önümüzde rezil oldu gibi birşey yani :)

Tabi benim özellikle çok sevdiğim Erovizyon şarkıları vardır anmak isterim; 2004 Malta 'On Again Off Again', 2004 Kıbrıs 'Stronger Every Minutes' (Lisa Andreas, bunu kesin youtube'dan dinleyin bayılacaksınız eminim), 1958 Italya 'Volare' (evet bu klasik bir Erovizyon şarkısıdır. Youtube'da 'Domenico Modugno - Nel blu di pinto di blu (Volare)' yazarsanız orjinal kaydını bulursunuz), 1986 Belçika Sandra Kim 'J'aime la vie' vs. vs.

Dayanamıycam şu Kıbrıs'ın şarkısının direkt klibini koyacam yine, bakalım siz de beğenecek misiniz?

27 Ocak 2008 Pazar

EMRAH HITS!

Bu arada evimize gelen her misafire yaptigim iskenceyi size de yapacagim :)
Kisisel olarak sevdigim, dinledigim sarkilarin youtube linklerini verecegim. Ne anlami mi var? Buraya girip okuyorsunuz ya yazdiklarimi,eminim ki ne dinlerim, ne dusunurum merak ediyorsunuzdur ondan, sizin icin yani :)



Video'yu bosverin bu sarkiyi cok severim.



Bu da son zamanlarda en cok dinledigim sarkilardan.



Bu sarki, Mezdeke'den sonraki en hit Arapca sarkim. :p
Saka bi yana cok seviyorum melodisini.


Vee iste son zamanlarin en tempolu kral sarkisi;



Sanirim cok kopya var icinde baska sarkilardan ama super bence!


Neyse bu kadar halk isi yeter yavas yavas beni daha entellektuel gosteren tercihlerime gecelim :) (tum bunlari ayni adam dinler mi demeyin, onyargisiz bakinca neler dinliyo insan valla)



Bu melodiyi kesintisiz 4-5 saat dinleyebilirim. Melodilerin herbiri, gecisler, icice farkli duygular, mukemmel bir kombinasyon bence. (biraz daha entellektuel gorunebildim mi?)



Bu kadar mi etkileyici bir giris olur? Inanilmaz keyifli...



Bu adam muthis! Henuz begenmedigim hicbir parcasi olmadi desem hic abartmam. Bu melodinin tempo giren kismina kadarini calabilmek icin sanirim 1 ay calistim. Ama calabiliyorum :) Tempodan sonraki kismi ise zamaninda Ugur Dundar'in Hodri Meydan programinin jenerigiydi. Noolur sonuna kadar dinleyin pisman olmayacaksiniz.



Fazil Say'in cok basarili bir calismasi. Asik Veysel'in Kara Toprak'indan bir derleme

Neyse simdilik bu kadar, aklima geldikce begendigim muzikleri eklerim :)

Bir Pazar daha bitti...

Bir pazari daha bitiriyoruz. Fransizca calismak icin kendime soz verdigim ancak her zamanki gibi internet vs. derken tum gunu tukettigim bir pazar oldu. Avrupa'nin baskenti olan sehrimizde pazarlari her yer ama her yer kapali oldugu icin gercekten cok renksiz oluyor bugun bu ulkede. Offf her zamanki gibi sikayet ediyorum hayatimdan, uzatmayacagim bu sefer.

Kucuklugumde pazarlardan tam anlamiyla nefret ederdim. Ertesi gun okula gidecek olmanin da otesinde baska sevimsizlikleri vardi pazarlarin benim icin. Annem her pazar evde bastan asagi temizlik yaptigi icin once elektrikli supurge sesi ve kokusu, hemen arkasindan devrilmis koltuklar ve yerlerin silinmesi fasli... Sonra da yikanma iskencesi gelirdi. Off nasil da nefret ederdim yikanmaktan, bir keresinde annem beni banyoya kilitlemisti yikanmamakta asiri israr edince. O cocuk nasil oldu da simdi en az gun asiri yikaniyor ben de inanamiyorum (boyle yaziyim da tanidiklar tiksinmesin benden). Off bi de kis mevsimiyse iyice kacardim yikanmaktan. Usurdum banyodan cikinca cunku. Eviniz eskiden sobali idiyse bilirsiniz o evlerin ortamini, sobanin yandigi oda isinir digerleri hala buz gibi olur. Bizde salondaydi soba ve diger tum odalar buz gibi olurdu. Ustumu giyinmek icin odaya gittigimde tek kelimeyle donardim o 10 dk boyunca. Bi de onurlu bir cocuktum ben cok :) annem disinda kimsenin onunde soyunup giyinmezdim. Babami bile cikarttirirdim giyinecegim yerden(dusundum de 7-8 yasinda bir cocuk icin hakikaten cok prensipliymisim). Neyse konumuz pazarlardi; iste ev temizligi, elektrikli supurge sesi, yikanma iskencesi derken herseyden sonra hftsonu odevleri gelirdi. Hayatta bu tip calisma meselelerinde hep son dakikayi bekleyen bi adam oldugum icin pazar geceleri benim ders yapma gunum olurdu ayni zamanda. Daha ne olsun iste, pazarlardan nefret etmek icin cok nedenim var iste gordugunuz uzere. Ama aslinda dogruyu soylemek gerekirse artik eskisi kadar nefret etmiyorum. Bi kere temizlik gunu pazar degil artik evde herseyden once(esim sagolsun) sonra yikanmaktan da nefret etmiyorum artik, kaldi ki evimiz de kaloriferli usumem de eskisi gibi. Ha ha en onemlisi ise gitmeden once yapmam gereken bir odev de yok! Ama hala cumartesiler favorim. Sanirim bircok insan icin de oyle. Hem burada ctesi gunleri magazalar da acik, o da iyi bisey tabii. Offf yaz yaz uzattim yine, kusura bakmayin. Bakalim yarina da bir kulp bulabilecek miyim?

25 Ocak 2008 Cuma

SELAMLAR!

Herkese merhaba,

Kim bu herkes, kaç kişidir bilmiyorum ya neyse! Artık okursanız beni daha da teşvik için bir iki yorum yazarsınız herhalde :) Benim de bir fikrim olur kimse bakıyo mu yazdıklarıma diye.

Aslında aklımda Brüksel'de yaşadıklarımla ilgili birşeyler yazmak var. Buraya gelmeden önce içimden hep 'Aman bu giden Türkler de bi yabancı dil öğrenemiyorlar be kardeşim, bi de hep Avrupalıları eleştiriyorlar, birlikte yaşayamıyorlar, oysa ben İstanbul'da doğmuş büyümüş adamım, gitsem hiç yadırgamam, ne de olsa ben de Avrupa kültürüyle büyüdüm, çatır çatır onlarla da sosyal bir yaşam kurabilirim' derdim. Ha ha nerdee! İlk geldiğim günler ciddi bir şevk vardı içimde her öğlen yemeğe gidiyordum bölümümdekilerle, o zamanlar kendi kendime 'ahan da işte böyle entegre olunulunulur' :p diyodum falan ama bi yandan da sıkılıyodum (kutup ayısı hesabı, anasını satiim üşüyorum ben yaa demiş ya fıkrada -bilmeyenlere anlatamıycam şimdi konu başka çünkü-).

Neyse, oturuyosunuz 10 kişi - ama abartısız nerdeyse 10 kişi varız yani-, kardeşim insan bu kadar mı sohbetten yana moron olur yaw? 40dk oturuyoruz, toplasan 5dk konuşulan süre var. 35dk birbirinin suratına bakmak ve yemeğini yemekle geçiyor sadece. İlk birkaç gün tabi ben de onları keşfetçem ya 'Hftsonu naaptın?' muhabbeti yapıyorum, bir iki derken artık anladım neler yaptıklarını ama durduramıyorum ki! Hep 'Hftsonu naaptın?', başka konu yok, vallahi de yok billahi de yok. Meğer bunlar sadece bunu konuşurmuş(başkalarının deneyimleriyle tescillidir bu konu) Hftsonu seçim oldu bir keresinde, yok yaw bi kişi de diğerine aha bizimkiler kazandı sizinkinden naber muhabbeti yapmıyo! Tabi maç seyreder gibi seçim gecesi sandık açılışlarını izleyen bir kültürden gelince anormal geliyo bu durum (gerçi belki de bunlarınki normaldir diyo bir yanım ama kurcalamayalım bunu çok derin) Neyse baktım böyle olacak gibi değil ben bir iki konu açayım dedim. Girdim Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinden, Kıbrıs sorununa, Yunanistan ilişkilerine... Ama yok adamlar dinliyo dinliyo, arada bildiği trişkadan iki laf varsa bi iki sivrinin, bi laf sokuyo bana, gerisi yok. E tartışalım, ben de bi laf sokiyim be dur kardeşim... yok uzatmıyo adamlar konuyu... Artık bunaldım, sinir oldum vallahi derkeeen......

Tam da o dönemde şirketteki Türk kitleyi keşfetmeye başladım Allahtan :)

Meğer bütün Türkler bu prosesten geçermiş te benim haberim yokmuş iyi mi? Neyse artık Fenerdi, Beşiktaştı, 8-0'dı, Tayyipti Baykaldı, Kıbrısı verdin aldın derken öğlen yemeklerim süper dolu geçiyo. (süper doludan kastım elbette bahsi geçen derin mevzulardır!)

Neyse özetle, hiç kendinize güvenmeyin Türkiye'de yaşayan Avrupa kültürlü arkadaşlar! Buraya gelince insan Doğulu olmanın özelliğini daha iyi bir hissediyor. Kulakları tırmalayan 'doğulu olma' kavramının aslında ne kadar güzel birşey olduğunu yaşıyor. En muhabbet ettiğim adam bile 'Doğu' Avrupa'dan o kadar diyim yani. Bir iki tane tip var ortalıkta sadece Avrupalılarla takılan, bir ara gidip soracam kardeş nasıl yapabiliyorsun bunu diye... Ben mi anormalim anlamadım ki! Tarkan falan da dinliyorum yani Avrupalı sayılırım aslında bayaa...
 
Clicky Web Analytics